27 Haziran 2014 Cuma

Sarhoş prens; Vladimir Vodoff



   Vladimir Vodoff abisini öldürdü. Abisini öldürdü ve Kiev Prensliği'nin başına geçti. Çok içerdi Vodoff, çükü turşu gibi büzüşene kadar içerdi. "Kadınımı paylaşırım ama votkamı asla!" mottosunun ilk ateşli dillendiricilerindendi belki de. Bir gece içki sofrasında oturmuş, tüm Rusya'yı nasıl ele geçireceğini düşünürken himayesindeki filozoflardan biri fısıldadı kulağına. Üstünde bir ayı kürkü vardı filozofun, kürkün altında ise beyaz, eskimeye başlamış bir cübbe. Belki Gogol'un büyük babası idi. Belki Tolstoy'un, belki de Dostoyevski'nin; kim bilir? Dedi ki; "Bütün bu insanları bir arada tutacak bir şeye ihtiyacımız var. Din bu işi görebilir, dine dönmeliyiz." ve aklına yattı bu sarhoş katilin. Sarhoş katil, dört bir tarafa elçiler yolladı. Bir tane Doğu'ya, İslam'ın beşiğine. Bir tane Doğu Hristiyanlığı'nın başkenti İstanbul'a, bir tane Batı'ya ve bir tane de Museviler için elçi yolladı. Son elçi nereye gitti, bir fikrim yok açıkçası ama fikrim olan bir konu var. 980li yıllarda uzaklara elçi yollamış bir Kiev Prensi iseniz; elçiler dönene kadar yaklaşık yüz elli-iki yüz fıçı votkayı mideye indirmiş, defalarca kez sarhoş olmanın keyfine varmışsınızdır.





     İyimser bir tahminle tam iki yüzüncü votka fıçısının dibini görmek üzere iken bizim prens, bir elinde votka kadehi; ki bu kadeh günümüzde içine votka ve enerji içeceği koyulan uzun ince kulüp bardaklarından değildi, bundan eminiz; diğer elinde ise eski Rus usulü islenmiş eti ile karşıladı elçileri. Dost canlısı bir sarhoştu prens, ve katildi; pek çok meslektaşı gibi. Üç dinden dört elçi vardı karşısında. Konu genellikle sıkıcı biçimde anlatılmış makalelerde ve kitaplarda. Çok bir bok dönmüş gibi ortalıkta bir sürü lüzumundan ciddi kelimeyi arka arkaya dizerek çok virgüllü, uzun ve anlaşılmaz cümleler kurmuşlar. Bu nedenle bu buluşmaya çok detaylı bir biçimde hakim değilim. Musevi elçiyi nasıl karşılamış, neden elemiş hiç bilmiyorum mesela. Bir sarhoş katil prens niçin Museviliği reddeder, hiç bir fikrim yok. Ne sikimse artık, ben bildiğim kadarını olabildiğince anlaşılır biçimde aktarmaya çalışayım sizlere. Vladimir diğer üç elçi arasında en çok Müslüman olan elçiyi dinlemiş, en çok onun söyledikleri hoşuna gitmiş. Öyle ki; bizim sarhoş neredeyse koca bir halkı Müslüman yapacakmış.

   Peki, ne oldu da Doğu Hristiyanlığı bir adım öne geçti? Nasıl tavladılar bizim ayyaş Vodoff'u? Sarhoş Müslüman elçiye dönüp "Peki ya şarap?" dediğinde elçi "Dinimizde içki haramdır. İçmeyiz." der. İpler bir anda kopar. Evet. Bunun üzerine Vladimir diğer elçilere döner, Batı'nın elçisi sürekli Rus halkını itin götüne sokarken Doğu'nun elçisi misafirperver bir ev sahibi gibi konuşur Rus halkı için. Sanki dinin sahibi, hatta peygamberi kendisiymiş de eğer Rus halkı o dine tabi olmazsa tanrı gökten gazap dolu yıldırımlar ve meteorlar yağdıracakmış üzerine gibi; gereksiz bir amaca odaklanmışlıkla konuşan Doğu'nun elçisi tavlamış ayyaş prensi. İşte Rusların Ortodoks Hristiyanlar olmalarının altında yatan neden bu.

   Vladimir içmeyi seviyordu. Rus diyarı bu yüzden Ortodoks Hristiyan oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder